BENCE İZCİ KİMDİR?
Yaşamımda ilk kez, 14-15 Kasım 1998 tarihleri arasında Eskişehir’de yapılan 1.Ulusal İzcilik
Sempozyumu’nda “İzciler” ailesine katıldım. Yeni bir üye olarak “Bence İzci Kimdir?” sorusunu kendime sordum.Aşağıdaki görüşlerim bu sorunun karşılığında kendime verdiğim yanıtlardan oluş- maktadır.
Doğrularım varsa onları geliştirmek, yanlışlarım varsa düzeltmek ve eksiklerim varsa tamamlamak için sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bence izci; evde mi, değil mi pek anlaşılmayan, sesi soluğu, gürültüsü duyulmayan ancak bir
yardıma gereksinim duyduğunuzda, bunu nereden ve nasıl öğrenip gelmiş bilemediğiniz, size koşan
bir KOMŞUDUR…
Bence izci; çok zaman önce yollarınızın ayrılmasından sonra, yıllar boyu görüşmeseniz de, ilk
karşılaştığınızda, konuşmalarınıza bıraktığınız yerden devam edebildiğiniz bir ARKADAŞTIR…
Bence izci; kendi gizli defterlerini açık açık birbirinize okuduğunuz, önemli fotoğraflarınızı
çekinmeden gösterdiğiniz ve en özel anılarınızı paylaştığınız bir DOSTTUR…
İşte komşu, arkadaş ve bir dost olarak İZCİ, bence toplumsal etkinliklerde üç biçimde görülür.
Başka bir deyişle izciler toplum tarafından üç değişik açıyla fark edilirler. Bunlar; “İzcinin kendi ö-
zellikleri”, “İzcinin başkalarıyla iletişimi” ve “İzcinin doğayla olan paylaşımı”dır. Şimdi bu bakış a-
çısıyla “BENCE İZCİ KİMDİR?” sorusunun yanıtlarını verebilirim.
“İzcinin Kendisi” dediğimde; onun sosyal ve kültürel etkinlikler içinde, kampanyalarda, toplan
tılarda, özel günlerde üzerine düşen görevi yerine getiren kişi olduğunu söylüyorum. İzci bu yönüyle
kendini iyi tanıyan kişidir. Bunun anlamı kendi eksik ve güçlü yönlerini görebilendir. Kendini bu yönleriyle tanıyan izcinin, sürekli olarak bilgilenen, tutum, değer, alışkanlıklar vd. oluşturan kendine
yeni beceriler katmaya çalışan biri olduğunu düşünüyorum. İzci bu kazanımlarını, başkalarıyla etki-
leşimlerde kullanmak için hazır bulunduran kişidir diyorum.
İzcinin bilgilenmesi süreklidir; çünkü, sürekli okumayanın okumaz-yazmazdan bir farkı olma
dığının bilincindedir. Bunun için zihinsel açıdan kendini sürekli geliştirir. Okur, dinler, konuşur ve yazar. Bu dört temel dil becerisini ustalıkla kullanır; çünkü belleğini ancak böylelikle uyanık tutabile
ceğini bilir. Böylelikle izci kendi kalıplarından kurtulup sürekli gelişen bir bireydir.
İzci kendinde; sürekli olarak yeni tutum, değer, alışkanlıklar vd. oluşturan kişidir.Yeni tutum ların, değerlerin, alışkanlıkların etkisiyle insan ilişkilerinde daha da yetkinleşeceğini bilir.Bu gibi du-
yuşsal özelliklerini geliştirmenin sosyal bir yetenek olduğunun farkındadır.Kendisine yeni yaşam se-
çenekleri oluştururken duyarlı, katılımcı, açık sözlü, gönüllü, paylaşımcı, bağımsız karar verebilen kısaca istendik özelliklere sahip bir birey olduğunun bilincindedir. Böylece izci yaşamını öncelikle
kendisine yabancı sürdürmeyen kişidir.
İzci kendisinde yeni beceriler geliştirmede isteklidir. İzcilik yaşantısında “ben 10-15 yıllık iz
ciyim vs.” derken yıllanmış,ancak eskimemiş,sürekli yenilenmiş olduğunu söyler. Yeme-içme, spor
eğlence, dinlenme, tatil,kültürel etkinliklerini seçme vd. alışkanlıklarını değiştirmede ya da kendisine
yeni keyifler katmada isteklidir. İzci “düne kadar yaptığı işleri dünkü gibi yaparak bugünü kurtarama
yacağını bilen” kişidir.
İşte “İzcinin Kendisi” dediğimde benim anladıklarım. Bu özellikleri söylerken son olarak ek-leyeceğim bir görüşüm daha var. Bu saydıklarımdan sonra İZCİ KENDİSİYLE BARIŞIKTIR ve BU
ÖZELLİĞİ BULAŞICIDIR.
“İzcinin Başkalarıyla İletişimi” dediğimde;onu işbirliği içinde çalışan, etkili ve katılımcı olan
haklarına sahip çıkan ve barıştan yana bir yurttaş olarak görüyorum. Kendi duygularını, sevdiklerini
düşlerini, yaratıcılığını, coşkularını ve sezgilerini başkalarıyla ön plana çıkarabilen kişidir diyorum.
Bunları yaparken izcinin sosyal bir katılımcı olduğunu vurguluyorum. Katılımcıdır;çünkü her bölge-de, yörede ve kültürde kendini var eder. Paylaşacak neyi varsa paylaşmak için hazırdır.
Yardımlaşma kavramı, izci için günlük yaşamda eskimeyen ve kaybolmayan bir değerdir. Gönüllüdür; özel yaşamındaki kaynakları dolaylı olarak toplum için kullanmaya isteklidir. Başkaları
ile el ele ve yan yanayken gönüllü, örgütlü ve tepkili olmanın bir toplum yaşantısındaki öneminin far
kındadır. Bir öğretim üyemizin dediği gibi; “izci, karanlıkta ıslık çalanlardan değildir”. İzci tüm de-
mokratik kitle örgütlerinin (sivil toplum kuruluşlarının) gönüllü üyesidir. Bu üyelikte gönlü çektiği
için yer alan değil, gücü yettiğince kendinden verendir.
İşte “İzcinin Başkalarıyla İletişimi”. Bu saydıklarımdan sonra İZCİ BAŞKALARIYLA DA
BARIŞIKTIR ve BU ÖZELLİĞİDE BULAŞICIDIR demek yanlış olmaz düşüncesindeyim.
Kendini tüm yönleri ile tanıyan; başkalarıyla yeni etkileşimler kurmaya hazır bir izcinin
“Doğa İle Olan Paylaşımı” demek, doğa parçasını, içindeki canlı ve cansız varlıklar ile birlikte koru-
mayı amaç, ilke ve sorumlulukları arasında sayan kişi özelliğini söylemek demektir.
İzci; doğaya sonradan katılan insan türünün doğayı bilinçsizce tahrip etme, hayvan türlerini
bilinçsizce avlama, ormanları yakıp-sökme, orman alanlarını yok etme, taş, kiremit, asfalt, beton ve
demir yığınlarıyla kentler kurma, kimyasal atıkları doğaya bırakma, endüstri atıklarıyla kirlenme so-nucu pek çok türün neslinin tükenmesini sağlama ve böylece doğa parçalarını hızla değiştirip tanın-maz duruma getirme vd. davranışlara karşı tepki gösterendir.
İzci; doğa ve çevre bilinci oluşturmada gelecek kuşakların hakkı olan doğadan zevk alma
tertemiz bir havayı soluma, nadir türleri görebilme, bütün bunlardan psikolojik doyum ve haz alma
hakkını insafsızca kullanmaktan kaçınan kişidir.
İzci; doğal alanların bilimsel araştırmalar yapabilmek, araştırmalar sonucunda yepyeni tür-
ler bulabilmek, doğal olayları zaman ve zemine göre gözleyip değerlendirebilmek için birer bilim
cennetleri olduğunun bilincindedir.
İzci; tahrip edilmemiş, dengeli idare edilip işletilen doğal alanların ekonomik yönden yük-
sek bir gizil güce sahip olduğunun farkındadır.
İzci; doğa bilincine erişmiş toplumların kültürlerinde, çeşni ve renklerin olduğunu, bu tür toplumların yaratma güçlerinin doğayla birlikte arttığını ve doğanın bütün sanatlar için bir ilham kaynağı olduğunun da bilincindedir.
Sözün kısası; izcinin doğa ile etkileşimi bir “slogan çevrecilikten” çok öte “bir yaşam biçi-
midir.””İzcinin Doğayla Paylaşımı”nı da böyle sıraladıktan sonra ona, İZCİ DOĞAYLA DA BA-
RIŞIKTIR ve BU ÖZELLİĞİ DE BULAŞICIDIR! diyebilirim.
Sonuç olarak yukarıda başlıca üç boyutuyla görebildiğim izci, toplumsal etkinliklerde aynı
kumaşın iki yüzü gibidir. Onun görünmeyen ve görünen iki yüzü vardır. İzcinin görünmeyen ya da
gizli yüzünde şu özellikler bulunur: popüler değildir, yanında kameralar ve muhabirler ile gezmez
başarılarını sıralamak için kitle iletişim araçlarını kullanmaz, izlenme oranları yüzdelerle konuşul-
maz, kısa dönemli çıkarlar peşinde değildir ve reklamlarda hiç yer almaz.
İzcinin görünen ya da açık yüzünde ise şu özellikler bulunur: örgün ve yaygın eğitimin her
kademesinde karşımıza çıkar, sosyal ve kültürel etkinliklerin vazgeçilmez üyesidir, festival, fuar, ö-
zel kutlamalar, anma törenleri, toplantılar, seminerler, açılışlar, sempozyumlar deyince hemen aklı-
mıza gelir. Demokratik kitle örgütlerinin gönüllü katılımcısı, üyesi ve doğal gücüdür.
“Bin kez yağmur sözü bir damla yağmurun yerini tutmazmış.” İzciler için ne kadar söyler-
sek söyleyelim eksik kalacak diyorum. En iyisi bu kadarını söyleyip, şimdi yapılanların yanında ol-
mak. BİR KOMŞU, BİR ARKADAŞ, BİR DOST OLMAK VE ÖZELLİKLERİMİZİ BİRBİRİMİ
ZE BULAŞTIRMAK İÇİN..!
Dr. Tülay ÜSTÜNDAĞ
Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Eğitim Bilimleri Bölümü
MEB Okuliçi Beden Eğitimi Spor Ve İzcilik Dairesi tarafından 24.02.2000 tarihinde Ankara
Migros tiyatro salonunda düzenlenen “Toplumsal Faaliyetlerde İzcilik” konulu panelde yapılan ko-
nuşmanın metnidir.
Bu ders notu MEB-OBESİD İzcilik Şubesi tarafından çoğaltılmıştır.